Futbolumuzun renkli kişilikleri denilince akla ilk olarak
Yılmaz Vural geliyor şüphesiz. Jenerasyon itibariyle bu isimden başkasına aşina
değiliz. Fakat takvim yapraklarını geriye doğru çevirdiğimizde bambaşka bir
isme rastlıyoruz. Eskilere Yılmaz Vural deyince herkes onun adını veriyor. Ege
futbolunun sevilen ismi Ergün Kantarcı’dan bahsediyoruz…
Yıllarca Evliya Çelebi
misali Ege’yi karış karış dolaşmış, her gittiği şehirde ilginç hikayeler yazmış
bir isim Ergün Kantarcı. Ted Ankara Koleji mezunu, ayrıca İTÜ Kimya
Mühendisliği bölümünü, mezuniyetine sadece bir yıl kala futbol sevdası yüzünden
bırakacak kadar çılgın biriydi kendisi. Futbolculuk dönemi hakkında çok fazla
bilgi sahibi değiliz, sadece ‘futbola biraz kendisini verse büyük topçu olurdu’
deniliyor. Aslında bu detaylar çok da önemli değil zira hocayı vazgeçilmez
yapacak hikayeleri teknik direktörlük kariyeriyle başlıyor…
Çok
takımda çalıştı, çok insan tanıdı, çok başkana, yöneticiye karşı dik duruş
sergiledi. Sivri dilliydi, lafı yeri geldiğinde gediğine koyar, çoğunlukla da
özeleştiri yapardı. Para için takımı yarı yolda bırakan, menajerler ile ikili
ilişkiler kuran ve başkanların suyundan giden bir başka deyişle peşkeş çeken
teknik direktörlerden değildi Ergün Kantarcı. Gittiği her şehirde önemli
dostluklar edindi, iyi hikayeler bıraktı oralarda. Elini taşın altına sokmaktan
sakınmazdı, çok takımı dipten alıp zirve yarışına soktu. Kısacası zor
zamanlarda imdada hep o koşardı. Salihli’de, İzmir’de ve son macerası olan
Tekirdağ’da kendisine ‘baba’ derlerdi. Hakikatten babacan bir adamdı. Bu
karakter yapısının yanında renkli bir kişilikti Ergün Hoca. Maç içindeki bir
pozisyona tepkisi, oyuncularıyla ilişkisi, hakemlere yaptığı itirazlar, maç
sonu konuşmaları hep aykırıydı ve insanların yüzünde tebessüme yol açardı.
Bazen tek başına rakip tribüne yürür, bazense kendi oyuncusunu tekme tokat
döverdi. Biraz çılgındı hatta bu özelliğini, “Hamsi, kara lahana, mısır
ekmeğinden oluşan safkan Trabzonluyum” diyerek açıklıyordu. Fakat yaptıkları
daima sempatiyle karşılandı. Kimse ona kin gütmedi çünkü biliyorlardı,
tanıyorlardı onu. Hareketleri yapmacık değildi, topyekun orijinal
biriydi. Her konuşmasında bir mesaj vardı, Nasrettin Hoca misali hem
güldürür, çoğunlukla düşündürürdü. Büyük hocayı geçtiğimiz yaz bir kalp krizi
sonrası öbür dünyaya uğurladık. Bize ondan geriye güzel, yüzümüzde tebessüm
bırakan hikayeler kaldı. Bana kalırsa yaşadıkları, yaşattıkları hikayeler
aslında bu yazıya sığmaz. Ergün Hocayı yad etmek, yeniden gündeme getirmek
amacıyla her kelimesinde bir mesaj olan o hikayelerini derlemeye çalıştık. Sözü
çok fazla uzatmadan Ergün Hocayı rol model alan Şenol Güneş’e bırakalım. İyi
okumalar.
“O benim
babamdı, Ergün ağabeyle büyüdüm. Benim abim, babamdı. Ağabeyimin
arkadaşıydı, bizde kalırdı. Futbola onun etkisiyle başladım. Çok renkli
bir simaydı, çok değerli bir insandı. Spor adamlığı yanında ekoloji okumuş
biriydi. Futbolun dışlandığı, futbolun işsizlerin uğraşı
dendiği dönemlerde sosyal yönüyle, kültürel yönüyle futbola müthiş
bir değer katan insandı. Biz İstanbul’da onu takip ederdik. Herkesle
enteresan anıları vardır ama benim için bu günlere gelmemde önemli
bir idol olmuştur. Benim bugün Şenol Güneş olmamda ilk tohumu atan
insandı. Hep onun yolunda gitmeye çalışmışımdır”
Hocam
Bisikletle mi?
Ergün Kantarcı, Rizespor’a transfer olur. Takımın teknik
direktörü takımı toplar ve idmana “35 tur atarak başlayalım” der. Atacağı
turlar gözünde büyüyen Kantarcı, dayanamaz sorar; “Hocam bisikletle mi?”
sorulan soru karşısında şaşkına dönen teknik adam; “Ne bisikleti ya” diyerek
sinirlenir. Ergün Kantarcı ise “hocam vallahi bu 35 tur ancak bisikletle
tamamlanır” cevabını vererek gülüşmelere sebep olur.
Somalispor’a
Döndük
Salihlispor’da maddi sıkıntıların olduğu bir dönemde
kendisini Don Kişot’a benzeten Ergün Hoca, “Aylardır paralarımızı alamıyoruz.
Somalispor’a döndük. Bizim yerimizde başka takım olsa kesin küme düşerdi.
Oyuncularım inançla mücadelelerini sürdürüyor. Davaya inanmış bir futbolcu
grubuyla çalışıyoruz, onlara teşekkür ediyorum” diyerek her zaman olduğu gibi
kendini geri plana atıp oyuncularının hakkını veriyordu.
İstifa
mı?
Ergün Kantarcı İzmirspor’un başındayken kaybedilen bir
derbi sonrası basın toplantısına katılır. Gazeteciler hocaya istifa edip
etmeyeceğini sorar. Kantarcı ne istifası diyerek çıkışır ve konuşmasına devam
eder; “Arkadaşlar önümüz Ramazan, istifa etmem benden başka kime yarar sağlar?”
Dikiz
Aynası
Bir idman öncesi Ergün Hoca’nın boynu tutulur ve
antrenmana katılamayacağını söyler. Fakat yardımcı antrenörü ısrar eder ve Kantarcı’nın
mutlaka idmana katılmasını söyler. Büyük ısrarlar üzerine kabul eden Ergün
Hoca, boynunu hiçbir tarafa çeviremediği için koluna dikiz aynasını takar. Bu
duruma çok şaşıran oyuncular; “Hayırdır hocam, dikiz aynasını niye taktınız?”
diye sorarlar. Hoca cevabı hemen yapıştırır; “Arkayı görmek için dikiz aynasını
taktım.”
Ne
Yaparsanız Yapın
Ergün Hoca Akçaabat Sebatspor’un başındadır. Hafta sonu
oynanacak maçın son taktik çalışmasını maçın oynanacağı statta yapar.
Oyuncularından sağ beke, “sen şu reklam panosuna geldiğinde şu hareketi
yapacaksın” der. Aynı taktiği sol bek oyuncusuna da verir. Maç günü geldiğinde
stattaki reklam panoları kaldırılmıştır. Sağ bek şaşkın, sol bek çaresiz, takım
kalesinde gol üstüne gol görmektedir. Oyuncular Kantarcı’ya bakıp; “Reklam
panoları yok hocam, ne yapacağız?” derler. Ergün Hoca; “Bana ne, ne yaparsanız
yapın” diyerek sinirlenir ve gidip reklam panolarını kaldıran stat görevlisiyle
tartışır.
Ya
Kardeşim Bizi Çekme
Ergün Hoca Erzurumspor’un başındadır. İşler yolunda
gitmiyor, futbolcular aylardır paralarını alamıyordur. Basına açık yapılan bir
idmanda gazeteciler, idmandan görüntüler almaktadır. Bunu gören Kantarcı
sinirlenir; “Ya kardeşim bizi niye çekiyorsun. Bizi çekme, git yöneticileri
çek, arkada kuş uçuruyorlar. Yönetici para bulacağına kuş uçuruyor” der.
Tabanca
Gibi
Ergün Hoca Bucaspor’da teknik direktörlük yaptığı dönem,
Balıkesir’e bir düğüne davet edilir. Daha önce görev yaptığı Balıkesirspor’daki
dostlarıyla hasret giderir ve gecenin geç saatlerine kadar iki lafın belini
kırarlar. Balıkesirspor’un eski yöneticilerinden Metin Mengüç, Ergün Hoca’yı
görünce sevinçten yerinde duramaz. Hasret giderirler ve Mengüç sonra söze
girer:
-Hocam bir futbolcu var, istiyorsan Bucaspor’a al,
tabanca gibi vallahi.
-Olmaz eğer dediğin gibiyse bize gelmez.
-Mengüç şaşkın bir tavırla neden diye sorar. Ergün Hoca
espriyi patlatır.
-Madem tabanca gibi, ona sadece lisans çıkarmak yetmez,
bir de silah ruhsatı çıkarmak lazım, o da altı ay sürer.
Çocuklar
Bravo
Ergün Kantarcı Erzurumspor’un başındadır. Bir gün Trabzon
deplasmanına gidilir, rakip Akçaabat Sebatspor’dur. Maçı Erzurumspor 9-0 gibi
hazin bir sonla kaybeder. Hafta içi yapılan takım toplantısında Ergün Hoca
oyuncularını eleştirir ve şöyle der; “Çocuklar gerçekten bravo, geçen hafta
santra dersini iyi çalışmışsınız”
Kalp
Krizi Mi?
Balıkesir’in önemli futbol adamlarından Okan Atay, bir
gün Ergün Kantarcı’nın kalp krizi geçirdiğini öğrenir. Atay hemen hocasını arar
ve sorar:
-“Hocam bir şey duydum ama?” Ergün Hoca sinirlenir.
-Ne duydun oğlum?
-“Kalp krizi geçirdiğinizi söylediler hocam.” Kantarcı
çıldırır.
-Nee, kalp krizi mi? Ulan ben burada ekonomik kriz
geçiriyorum. Takım var mı takım sen ondan haber et.
Kulübede
Bir Ergün Var
Ergün Kantarcı Akçaabat Sebatspor’da oynuyordur. Bir
maçta yedek kulübesinde dürüm ekmek yerken taraftarlar yaklaşır ve sorarlar:
-“Bu maç ne olur?” Soru karşısında şaşıran Kantarcı’nın
cevabı çok gecikmez.
-“Kulübede bir Ergün var. O oyuna girer, iki gol atar ve
maç 2-2 biter.”
Ergün Kantarcı’nın söylediği her şey gerçekleşir. Oyuna
girer ve iki gol atar maç 2-2 sonuçlanır.
Süperse
Bize Gelmez
Gazetecilerle bir hayli samimi olan Ergün Kantarcı, bir
gün gazetecilerle sohbet ediyordu. Konu transferdi, sözü edilen oyuncunun adı
geçerken bir gazeteci hemen;
-“Hocam süper bir futbolcu o çocuk.” diyerek atladı.
Ergün Hoca yine sivri zekasını konuşturdu ve “süperse
bize gelmez.” dedi. Hocanın bu cevabı sonrası baya şaşıran gazeteci;
-Neden gelmesin hocam?
Hoca herkesi kahkahaya boğacak o espriyi yaptı:
-Çünkü bizimkilerin hepsi kurşunsuz, eğer araya süper
koyarsak karbüratörü bozarız.
Nasıl
Tutsun Garibim?
Ergün Hoca Salihlispor’un başındadır. Gruplarındaki
rakiplerinden Kuşadası Gençlik transfere büyük harcamalar yapmış ve
Beşiktaş’tan Feyyaz, Metin ve Şener’i transfer etmiştir. Büyük maç gelmiş
çatmış, Salihlispor hiç beklemediği bir sonuç almıştır. Fakat Kantarcı maç sonu
yaptığı açıklamayla mağlubiyete farklı bir bakış açısıyla yaklaşır; “Bizim
savunmacıları sezon başında amatör ligden Durasallıspor’dan aldık. Çocuğun
odasında Feyyaz’ın posteri var, biz çocuğa çık Feyyaz’ı tut diyoruz, nasıl
tutsun garibim?” açıklamasını yapar.
Beyler
Sakin!
Kantarcı Erzurumspor’un teknik direktörüdür. Kaybedilen
Yozgatspor maçı sonrası kameraların karşısına geçer ve maç boyunca kendilerini
protesto eden taraftarları kastederek “sakin olun arkadaşlar” diyerek sözüne
devam eder “Bir mağlubiyet sonrası bir kaşık suda fırtına çıkarmaya gerek yok,
sabırlı olun. Başka mağlubiyetler de alacağız”
Pırasa
Verdiler, Musakka İstiyorlar!
Ligde üst üste üç galibiyet aldıktan sonra hedef büyüten
yönetimi eleştiren Kantarcı “Biz yemek yapması biliriz diye buraya geldik. Bize
pırasa verdiler, musakka istiyorlar. Olacak iş mi yani” diyerek şampiyonluk
hedefine gerçekçi bir bakış açısıyla yaklaşır.
Hoca
Ayağa Bak Ayağa!
Ergün Kantarcı, Orduspor’da oynamaktadır. Takımda işler
yolunda gitmiyor, teknik direktör Kadir Aytaç, takımdaki tecrübeli oyuncuları
amiyane tabirle kaşarları hiç yokken kadro dışı bırakmıştır. Bu oyuncuların
içerisinde Ergün Kantarcı’da vardır. Hafta içi idmanına moral vermek amacıyla
gelen taraftara kendini haklı çıkarmak mahiyetiyle Aytaç, kendi gençlerinin
karşısına formsuz ve kadro dışı kalmış oyuncuları koyarak bir çift kale maç
yapmalarını ister. Malzeme sıkıntısının yaşandığı dönemlerdir.
Kantarcı ayağına uygun ayakkabı bulamaz ve tam üç numara büyük yani 44
numaralı ayakkabıyı giyer. Kanatta, Aytaç’ın sevgili oyuncularını bir sağa, bir
sola, bazılarını tabiri caizse pazara yollar. Fakat yaptığı ortaların çoğu kale
arkasına düşer. Bir tanesi bile isabetli olmaz. Kadir Aytaç oyunu durdurur ve
Ergün’ü azarlamaya başlar. Bin senedir oynuyorsun hala orta açmayı öğrenemedin
mi? diye sorar Aytaç. Ancak bu soru o kadar yüksek tondadır ki aslında amaç
Kantarcı’yı taraftarın önüne atmak ve kendini haklı çıkarmaktır. Ergün cevabı
hemen yapıştırır:
-“Hocam bu ayakkabı çalım atar fakat orta yapamaz.” Aytaç
niye diye sorar.
-Hocam ayağı görmüyor musun, kaç numara büyük. Ben 41’lik
orta yapıyorum o 44’lük gidiyor!
Beyler
Sessiz
Alsancak Stadı’nın soyunma odaları birbirine çok
yakındır. Kantarcı 1-0 önde kapattığı maçın devre arasında rakip takım duyacak
şekilde “Beyler oyunu çirkinleştirmeyelim. Maç 0-0 gibi oynuyoruz. Çok adamla
hücuma çıkıyoruz, gole ihtiyacımız var” der. Oyuncular şaşırır. Fakat olayın
rengi biraz sonra anlaşılacaktır. Ergün Hoca çok geçmeden alçak bir sesle
sözlerine devam eder; “Demin söylediklerimi unutun. Hiçbir şey yapmadan golü
bulduk. İkinci yarıda Çanakkale geçilmez yapıyoruz. Yatın, kapanın, gol yemeyelim”
Şampuan
Alacak Değildik Ya!
Ergün Hoca yine bir gün Erzurumspor’un başındadır. Maddi
kriz devam etmekte ancak takım kaybetmemektedir. Bir idman sonrasında
gazeteciler sorar:
-“Hocam iyi gidiyorsunuz bundan sonra ne olur?” Hoca
hemen cevap verir.
-Bizi bir yenerler, sırtımız yerden bir daha kalkmaz.
Hocanın dedikleri harfiyen çıkar. Erzurumspor yedi maç
üst üste kaybeder. Aksarayspor galibiyeti sonrası muhabir Ergün Kantarcı’ya
sorar:
-“Hocam 3 puan aldınız.” Ergün Hoca yine ilginç bir
cevapla karşılık verir.
-Sorduğun soru mu şimdi, şampuan alacak değildik ya!
Bizde
R Yok!
Ergün Hoca Tekirdağspor’un başındadır. Sezona şampiyonluk
parolasıyla giriş yapan sarı-siyahlılar, lige iyi başlayamamıştır. Yerel
basının hışmına uğrayan Ergün Kantarcı eleştirilere şöyle yanıt verir:
“Ligin
henüz başları, bir durun beyler. Maalesef oyuncularım istediklerimizi sahaya
yansıtamıyor. Burada bambaşka futbol anlayışı var. Rakipler oynatmamaya yönelik
oyun ortaya koyuyorlar. Her şey düzelecek bizde geri adım atmak yok. Kimse
merak etmesin, biz tabutun altına değil, gerektiğinde içine gireriz.”
Kolej
Yapısının İlk Tohumları
Altınordu’nun kolej yapılanmasının aslında yıllar önce
ilk tohumunu atan Ergün Kantarcı’dır. Bir mağlubiyet sonrası tepkilere yanıt
veren, Kantarcı “Altınordu’nun geleceği açısından maç kazanmaktan çok, şu
dönemde futbolcu kazanmayı düşündüğünü ve gelecek yılın takımını oluşturmayı
hedefliyorum. Şu dönemde sonuçtan çok Altınordu’nun geleceği önemli. Yaş
ortalamamız 23. Ligin en genç takımıyız.” diyerek Seyit Mehmet Özkan’a selam
çakmıştır.
Rakibini
Düşünen Hoca
Ergün Hoca Bucaspor macerasında, bir gün Karşıyakayı
derbide mağlup eder. Maç sonu yaptığı açıklamada ise aynen şunları söyler;
“18-19 yaşındaki çocuklarla aldık biz bu galibiyeti. Maç içerisinde en az sekiz
kez taktik değiştirdim. Karşıyaka’nın topçularından iki tanesi bende olsa neler
yapardık bilemezsiniz. Karşıyaka’nın artık kendini toparlaması gerek.”
Bu
Vebalin Altından Kalkmaları Zor
Bir yerel gazeteye verdiği röportajda Trabzon’u
yönetenleri düşündürecek açıklamalar yaptı Ergün Hoca. Fakat bu sefer
güldürmedi. Trabzonspor’da antrenör olarak çalıştığı dönem ile şimdiyi
kıyaslayan Ergün Hoca “ Biz o dönem zaman zaman iyi polis kötü polisi oynadık
ve öze döndüğümüz için bir aileydik, başarıda böyle geldi. Şimdi iş ranta
dönüştü. İstanbul’a ayak uydurma sevdası bataklığın içine attı bizi. Bu
harcanan paralarda hasta anasının ilaç parasını, çocuğunun nafakasını, kız
kardeşinin çeyiz parasını bilete, gişelere verenlerin hakkı var. Bu vebalin
altından kalkmaları zor” diyerek Trabzonspor’un mevcut durumunu özetliyordu.
*Güzel
insan Ergün Kantarcı’ya buradan bir selam çakıyoruz. Mekanı cennet olsun…
PAPAZ KARASI
YanıtlaSil90-91 sezonunda Salihli spor daydık rahmetliyle :( İnanılmaz zeki,babacan,taktisyen ve en önemlisi İnsan dı.İyiki tanıma ve çalışma şansım olmuş diye her zaman rahmet ve minnetle anarım Hocamızı.
Salihlide yine can pazarı yaşıyorduk para sıkıntılı takım sıkıntılı çok gerginiz,antrenmana geldik salı günü Hocam kısa bir konuşma yaptı ve sıkıntısı olan arkadaşımız var mı ? diye sordu ! Kimseden çık yok derken ! Bir arkadaşımız Hocam ben ishalim antrenmana katılamayacağım dedi :)
Ergün Hocam ! Oğlum bir papaz karası alsaydın ya ! İshalini şıp diye keserdi ! dedi.Hiç beklemediği bir cevap alan arkadaşımız sinirli bir tonda Hocam ben şarap ve alkol içmem ki dedi.
Hocam o anda taşı gediğine koydu ! Oğlum ben sana şarap iç demiyorum ki papaz karası al tıpasını kullan :) dedi :) hepimiz yerlerdeyiz :) Sonra oğlum anterenmanını yapacaksın,sıkışınca söyle ben sana izin vericem ! Hem sıçacaksın! hem koşacaksın :) RAHMETLE :(