2013-2014 sezonunda İstanbul 1. Amatör Lig’de şampiyon
olarak Süper Amatör Lig’e yükselen Fatih ekibi Kocamustafapaşaspor, son
yıllarda altyapıda ve A-takım düzeyinde elde ettiği başarılarla dikkat çekiyor.
2009 yılına dek altyapılarda averaj takımı, A-takımın ise kısa vadeli SAL
maceraları dışında bir başarısı bulunmayan Fatih ekibi, 2009-2010 yılının
ikinci devresinde takımın başına eski Galatasaray altyapı antrenörü Ahmet
Genç’i getirdi. Ahmet Genç’in takımın başına geçmesiyle alt yaş gruplarında
istisnasız bütün liglere katılan bir takıma büründü Kocamustafapaşaspor.
A-takımdaki bütün yaşlı kurtlarla yol ayrımına giden John Ahmet, bir yıla kadar
alt taraftan üst tarafa oyuncu çıkarmak ve bu çıkardığı oyuncularla yola devam etmek istiyordu. Nitekim istediklerini de kısa bir sürede gerçekleştirdi kurt
hoca…
Galatasaray’daki altın jenerasyonun (Arda Turan, Uğur
Uçar, Aydın Yılmaz, Mehmet Güven, Mülayim Erdem, Ferhat Öztorun) hocası Ahmet
Genç’in, mahalli liglerde mücadele eden bir takımın başına geçmesi ve çok kısa
bir süre içerisinde bir kolej takımı yaratması herhalde ilk zamanlar kimse tarafından
beklenmiyordu. 2009 yılının sonlarında takımın başına geçen Ahmet Hoca, geride
bıraktığımız dört buçuk yıl içerisinde altyapıda beş şampiyonluk elde etti.
Bütün kategorilerde etkin hale gelen Kocamustafapaşaspor, her sezon zirve
mücadelesi içerisinde yer alıyor. 2013-2014 sezonunda U-19 ve U-17 Ligi’ni
ikinci, U16 ve U-15 Ligi’ni dördüncü, U-14 Ligi’ni altıncı ve U-13 Ligi’ni ise
üçüncü sırada tamamlayan yeşil-sarılılar başarılı bir sezonu geride bıraktı.
Altyapıdaki projenin meyvesini de geçtiğimiz sezon alan Kocamustafapaşaspor,
2013-2014 sezonunda 1. Amatör Lig’de 17 yaş ortalamasıyla şampiyonluğa ulaştı.
Yazının başlarında takımın bir profesyonel takımdan farkı olmadığını
söylemiştik. Öyle ki Kocamustafapaşaspor A-takımı haftanın beş günü idman yapıyor.
Fatih Belediyesi el verse haftanın yedi günü idman yapacaklar fakat belediyenin
fahiş düzeydeki saha kiralama ücretleri bunun önüne geçmiş durumda. John Ahmet
(lakabı) geçtiğimiz sezon Paşa’nın profesyonel takımlardan farkı olmadığını
söyleyip, takımı Bolu’ya 15 günlük kampa götürmüş. Yanlış anlaşılmasın amatör
bir takımdan bahsediyorum. Takımın lokali de aynı şekilde üst düzey takımlara
taş çıkartacak cinsten. Maziye ışık tutan fotoğraflar, kupalar, her yaş
kademesine ait takım fotoğrafı, futbolcuları maça konsantre edecek birkaç yazı
bulunuyor lokalde. Bunlarla sınırlı kalmayan kulübün bir de basketbol takımı
var. Basketbolda da alt yaş kategorilerinde mücadele ediyorlar. Özetle,
İstanbul’un Fatih ilçesine bağlı Kocamustafapaşa semtinin takımı Kocamustafapaşaspor
altın yıllarını yaşıyor. Bu başarıda şüphesiz Ahmet Genç’in payı var.
Dilerseniz lafı daha fazla uzatmadan Ahmet Genç Hoca’ya bırakalım. Başarılı
teknik adamla Galatasaray günlerini, altın jenerasyonu, Türk futbolunu ve
Kocamustafapaşaspor’u konuşmaya çalıştık.
Ahmet
Hocam, futbolculuk kariyerinizden bizlere biraz bahseder misiniz?
Yedikule’de futbola başladım. Futbolu, futbol oynamayı
kendi becerilerimizle, kimseden yardım almayarak öğrenmeye çalıştık. Bir takım
şanssızlıklar yaşamama rağmen on altı yaşında Galatasaray’ın A-Takımında forma
giymeye başladım. Genç Milli Takımda otuz altı maç oynayarak Avrupa
Şampiyonasına katılan ilk grubun içerisinde yer aldım. O grubun içerisinde
Feyyaz, Metin, Rıza ve Tanju da vardı ve onlarla aynı formayı terlettim.
Futbol
oynadığınız dönem ile bugün arasında ne gibi farklar görüyorsunuz?
Büyük oyuncu olmak ya da iyi yerlerde oynamak gibi bir
düşüncemiz o zamanlar yoktu. Günümüz oyuncuları on yaşından sonra hayal
dünyalarına dalıp, teknolojinin de çok fazla ilerleyip dünya futbolunu
insanların ayaklarına kadar getirdiği bir ortamda/sanal alemde futbolculuk
oynuyorlar, futbolu değil. Özellikle yetenekli gençlerin şanssızlıkları, doğru
düzgün insanlarla iletişim halinde olmayışı ve on yaşında futbolcu olabildiklerine
inandırıcı bir ortamda bulunmaları çok sıkıntılı bir durum. Bunun devamında
futbolcu hayal dünyasını genişleterek, gelişmesini inanılmaz derecede
gerileterek futbolcu olmayan futbolcular çok gündeme geliyor. Bu da Türk
futboluna inanılmaz derecede zarar veriyor. Amatör futbolun/mahalle futbolunun
bittiği dönemde Türk futbolu son derece üzücü bir noktaya gelmiştir. Yani
bizler kendi kendimizi geliştirip, yeteneklerimizi kendimiz keşfettik. Kendi
kendimize futbolculuk yaşarken futbolcu olduk ama şimdi futbolcu olanlar
futbolculuk yaşıyor. Tam tersi oldu. O yüzden Türk futbolu, mahalle ve arsa
futbolları bittikten sonra daha eski zamanlara nazaran oyuncu çıkarmakta zorluk
çekiyor. Eskiden bir mahalleden çok oyuncu çıkardı, şimdiyse çok mahalleden az
oyuncu çıkıyor ya da hiç oyuncu çıkmıyor. Benim futbol oynadığım dönemde genç
oyuncu yaş ortalaması 23-24’dü. Ben 16 yaşında Galatasaray A-takımında oynamaya
başladım. Bunun da etkisiyle ülkemizde genç oyuncu algısı da değişmiş oldu. O
dönemde genç oyuncuların önünü açmaya vesile olduk bir bakıma. Bizim
zamanımızdaki oyunda bireysel yetenek biraz daha ön plandaydı. Şimdiki futbolun
ise daha hızlı/hareketli oluşu, futbolcuların futbolcu olma yolunda en önemli
engellerinden bir tanesi. Türk futbolcusu tembelliğe alışık olduğu için her
zaman kendilerinin hazır olduklarını sanıyorlar. Bu etmenler maçlara yansıdığı
zaman oyunculara performanslarında inişli çıkışlı grafikler olarak geri
dönüyor.
Peki
hocalık kariyeriniz nasıl başladı?
31 yaşında futbolu bıraktım. Hemen ardından
Galatasaray’dan teklif aldım ve böylelikle hocalığa adım atmış oldum. Bizi
Galatasaray’a tavsiye eden hocalarımızın tavsiyesi üzerine ufak yaşlarla
çalışmaya başladık. Yapısal olarak çocukların ruhani durumlarını anlayan bir
yapım olduğundan dolayı özellikle futbola yeni başlamış çocukların, 10-14 yaş
arasındaki çok tehlikeli bir dönemeçte büyük bir görev alarak o çocukları, o
geçişten kayıpsız bir şekilde atlatma görevi bana verildi. Çocuklarla çocuk
olabilen, aynı şekilde gençlerle genç olabilen bir ruhani yapımız olduğundan
bizi bu göreve getiren hocalarımızın direktifi doğrultusunda çalışmalarımızı
sürdürdük.
Adından çok bahsedilen o altın jenerasyon öncesinde
kimlerle çalışma fırsatınız oldu?
Galatasaray’da genç takım hocalığı ve PAF takım yardımcı
hocalığı yaptım. PAF takım yardımcı hocalığı dönemimde Emre Belezoğlu ve Fatih
Akyel gibi isimlere kendimizden bir şeyler aktarmaya çalıştık. Ben Türkiye
Ligleri’nde topa çok iyi vuran bir oyuncuydum. Belki Emre’nin topa vurmasını
sağladım, belki de Fatih’in futbol mentalitesini geliştirmeye çalıştım. Hemen
arkasından gelen, Türkiye’de bugün çok bahsedilen 87-88 jenerasyonunu Ahmet
Kesim hocamla birlikte yarattık. Bunda Recep Yazıcı, Zafer Koç’un da payı var.
Bu grubun üzerinde çok özel durarak, ilgilenerek futbolculardan Galatasaray az
da olsa Türk futbolu çoğunlukta birçok oyuncunun futbol oynamasını sağladık.
Altın
jenerasyondan Arda dışındaki oyuncular beklenen düzeye gelemedi. Sizce bunun
nedeni neydi?
Mehmet Güven, Uğur Uçar, Ferhat Öztorun, Cafercan Aksu,
Arda Turan, Aydın Yılmaz ve Mülayim Erdem gibi isimler o dönem Galatasaray’ın
çok önemli bir jenerasyonuydu. Bu saydığımız isimler Okan-Fatih-Emre-Arifler’in
jenerasyonu gibi Galatasaray’da önemli başarılar elde edebilirdi fakat o dönem
ki kişilerin takdiri doğrultusunda bu çocukların seyrek olarak A-takıma
çıkmasına kararlar verildi. 87-88 jenerasyonundaki çocuklar bugün bir arada
olsaydı bir Barcelona etkisi yaratabilirdi. Bunların aralarına Hagi, Popescu,
Taffarel, Okan ve Emre gibi kaliteli, karakterli isimler yerleştirerek uzun
vadede başarı elde edilebilirdi ve Galatasaray Kulübü bu oyunculardan maddi
olarak çok kazanç sağlayabilirdi. Ama tabi dönemin yöneticileri, o anda yıldız
oyuncuların ve kendilerine göre yıldızlaşma aşamasında olduklarını düşündükleri
isimleri takıma kazandırarak altın jenerasyona büyük zarar verdiler. Bir başka
cepheden bakacak olursak, futbolumuzda oyuncuları yıldızlaştığı zaman
sahiplenen bir zihniyet var. Önemli olan mutfakta yemeğin nasıl piştiğidir.
Piştikten sonra yemek iyi hoş ancak mutfaktaki yemeği nasıl pişiriyor bence onu
sormak lazım. İşte son zamanlarda tüm takımlara bakıyoruz. Takımlar, oyuncuları
yıldızlaşmaya yakın sahip çıkıyorlar, yıldızlaşmadan onlara inanmıyorlar.
Altyapı ile üst tarafın koordineli bir şekilde çalışmayıp, yardımlaşmadığı için
ya da samimi olmadıkları için oyuncular yıldızlaştıkları zaman ‘ben biliyorum’
demek çok kolay. Fatih Terim Hocam, 96 senesinde takıma geldiği sene biz bu
durum hakkında çok fikir alışverişi yapardık. Kendisi bize çok inanırdı ve bu
inanç doğrultusunda yönlendirdiğimiz oyuncular oldu. Nitekim yönlendirdiğimiz
oyuncular konusunda da çok haklı çıktık ve Türk futboluna önemli kardeşlerimizi
kazandırdık. Hocamızın bize inancı ve bizim ona inanmamız, Türk futboluna çok
oyuncu kazandırmamıza neden oldu. Günümüzde menajerlik sisteminin ortaya
çıkması aslında futbolumuza çok zarar verdi. Kaliteli yetenekli ve maalesef bir
şeyi olmayan çocuklar kayboldu ve kalitesiz, yeteneksiz ve iyi şeyleri olan
çocuklar piyasa yapmaya başladı. Bizim zamanımızda kaliteli, yetenekli
oyuncular kendi başarılarıyla bir yerlere gelmeye çalışıyordu. Fakat durum
şimdi böyle değil. Eskiden bir Bayram Tutumlu vardı, şimdi bakıyorsunuz
herkesin menajeri var. 10 yaşındaki çocuğun bile menajeri var. Biz bunca
zamandır bir sol bek yetiştiremedik. A-Milli takımda sağ ayaklı oyuncuyu sol
bek oynattık. Bu oynatanın, o andaki milli takım sorumluların hatası değil bu,
altyapıların hatası bana göre. Bizim jenerasyonda 12-14 oyuncu Milli Takımda oynadı,
Fenerbahçe’den oyuncu yoktu. O zamanlar Fenerbahçe’nin esamesi bile
okunmuyordu. Şimdi ise tam tersi oldu. Bunun nedenlerini sanırım söylemeye
gerek yok.
Galatasaray’ın
altyapısının son halini nasıl buluyorsunuz?
Galatasaray’dan ayrıldığımız dönemden bu yana bir tek
Semih Kaya, A-takımda forma giyiyor. Semih’in de zaten altyapısını herkes
biliyor, takımın öz kaynaklarından maalesef değil. O dönem gerçekten daha
ileri kalibrede oyunculara sahipti Galatasaray altyapısı ama maalesef
kaybettiler. Tabi o dönem sportif direktörlüğe getirilen kişinin, takıma, öz
kaynaklarına, alt yapısına büyük zarar verdiğini sanırım söylememe gerek yok.
Şimdiki alt yapının sonucu da aslında buradaki sorunlardan kaynaklanıyor.
Şimdilerde bir tek U-13 takımından bahsediliyor. U-13 grubu üzerinde çok özel
durulduğunu biliyorum. Bizim zamanımızda çok özel oyuncular vardı. Çünkü biz
bunu ispatladık. Çocuklar 16-17 yaşında GS A-Takımı’nda formayı giydiler. Fakat
devamı gelmiyor. Neden gelmiyor? Kulüp, menajer ve futbolcu ilişkisinden doğan
rant ve ekonomik kazanç, bu oyuncuların iyi yerlere gelmesini engelledi. Bugün
Uğur, Ferhat, Mülayim ve Cafercan’ın Galatasaray’ın mevcut kadrosunda ya da
daha iyi bir yerde bulunması gerekiyordu. Çocuklardan ekonomik yönden kazanç
sağlamayacağını düşünen dönemin yetkili kişileri maalesef bu oyuncuların önünü
kapadılar. Oysa ki bu oyuncular Galatasaray’ın temelini sağlayacak, öz ve öz
insanlardı. Bu çocuklardan zarar gelmez. Zarar gelmeyecek oyuncularla çalışmak
yerine gidip takıma zarar verecek oyuncularla takımı zarara uğratacak ve
çöküşünü sağlayacak olan menajer, yetkili kişiler tabi ki Galatasaray’ın
geleceğini düşünmeyeceklerdi. Çünkü hep bir rant peşindeydiler. Bizim
çocuklarımızın önlerine boş mukavele konulsa imzalayacak hatta beş kuruş talep
etmeden oynayacak karaktere sahiptiler. İçlerinde o derece Galatasaray sevgisi
vardı yani siz anlayın.
Arda Turan’ı keşfeden kişisiniz. Arda’yı bir de sizin
gözünüzden tanıyalım.
Arda Turan seçmelere ilk geldiği zamanlar bir takım
şanssızlıkları olmuştu ancak biz kendisini tesadüf sonucu keşfettik. Arda’yı
ekstradan seçilenler arasına aldığımızda o da bu şansı iyi kullanıp seçilme
hakkı kazandı. Arda Turan seçmelere geldiği zaman farklı bir oyuncu olduğunu
zaten yetenekleri ile gösterdiğinde herkes tarafından beğeni kazanmış ve
altyapıya seçilmişti. O zamanlar çok iyi bir jenerasyona, iyi bir gruba denk
gelmesi Arda’nın büyük bir şansı oldu. Futbol başlangıcını, yani buralara gelme
başlangıcını tamamen kendi hak ederek, kendi yetenekleriyle kazandı. Dört sene
gibi bir beraberliğimiz oldu, ki çok önemli bir yaş grubunda oluşundan
bahsediyorum. O yaş gruplarının futbolcu için önemli bir yaş grubu olduğu,
karakteristik özelliklerinin ön plana çıktığı, yeteneklerinin değişebileceği
zamana denk gelişi ve de artı onun iyi bir gruba denk gelmesi Arda’nın buralara
gelmesinin en büyük etkenlerinden bir tanesi oldu. Biz de buralarda doğru
tespitlerle, iyi eğitimlerle futbolunu geliştirmeye çalıştık ama en başta kendi
çok çalışarak buralara gelmeyi başardı. Arda ile inanılmaz derecede bir
birlikteliğimiz oldu. Biz onlara çok farklı yönlerden eğitimler verdik.
Özellikle karakteristik özelliklerini ön planda tutmasını, karakterli oyuncu
olmasını, bu özelliklerin futbolcu olduktan sonra kendisine yardım etmesini,
ailesine ve arkadaşlarına hep düşkün olması gerektiğini, motivasyonunu
konsantre ederek kısaca kendisine kişilik ve karakter kazandırmaya çalıştık,
bunda da başarılı olduk. Neticede insanlar Arda Turan’ı uzak görebilir, ben de
uzak görüyorum Arda’yı. Ancak mutlaka ve mutlaka bir yerlerde anıları vardır ve
o anılarını unutması mümkün değil. Arda ile bir abi-kardeş, hoca-arkadaş
ilişkimiz oldu onlarla hep dostane şekilde ilgilendik. Futbolcunun kendisine
eğitim veren hocalarını, antrenörlerini sevmesini sağladık. Zaten futbolcunun
gelişimi burada çok önemli bir nokta. O noktaya ulaşabilmek herkesin harcı
değil. Futbolcuyu sevmek, futbolcunun hocasını sevmesini sağlamak hakikaten bir
sporcu için çok önemli bir faktör. Biz bunu sağladık ve Arda’nın buralara
gelmesine vesile olduk. Arda, Cafercan Aksu, Zafer Şakar, Uğur Uçar, Aydın
Yılmaz, Mülayim Erdem, Mehmet Güven gibi bir jenerasyon da bana denk geldi. Ben
de oyuncularımın oynadıkları futboldan büyük bir haz alıyordum ve inanılmaz
şeyler yaptılar, Türkiye Şampiyonu oldular, Avrupa’da davet edildiğimiz
yerlerde namağlup şampiyonluklar elde ettik, Fransa’da üçüncü olduk.
Oyuncuların Avrupa’daki takımlarla oynayarak tecrübe kazanması, bizim de ufak
katkılarımızla Arda bazında, Arda’nın bu noktalara gelmesinde katkısı, faydası
oldu. Arda’nın geriye dönüp baktığında unutamayacağı noktalar var. Tahmin
ediyorum unutamayacağı kısımlarda benim de rolüm var. Bunu her zaman her yerde
de söyler. Adımızdan bahseder, onun sevgisi ve saygısı farklıdır.
Galatasaray’dan
neden ayrıldınız?
Tamamen zamanında altyapıya bakan kişilerin takdiri
aslında. Her dönem değişimlerin olabileceği bizlere söyleniyordu. Lakin o
dönemde bize denk geldi. Galatasaray’da sekiz sene çalıştıktan sonra yapılacak
değişimlerin takıma fayda göstereceğini umarak takımdan ayrılmak zorunda
kaldık. İnsanlar farklı düşünebilirler, anlatacak da aslında çok konu da var
ama o da bizde kalsın. Galatasaray’da sekiz sene çalışmakta benim için onur
vericiydi. Biz çalıştığımız dönemde bu işi becerdik. Fakat GS altyapısının
şu anki hali bizleri çok üzüyor.
Ülkemizde
oyuncular altyapı eğitimini tamamladıktan sonra 19-21 yaş arası dönemde üst
tarafta forma bulamayıp, kaybolup gidiyorlar. Bu geçiş dönemi bence çok önemli,
sizin bu konu hakkında düşünceleriniz, önerileriniz neler?
Bir kere futbolcu, iyi futbolcu, yetenekli futbolcu ya da
yaratıcı futbolcu olabilir. Burada önemli olan o oyuncunun başındaki kişinin, o
oyuncunun iyi bir oyuncu olabilmesine inanmasıdır. Günümüzde maalesef maç
kazandığın zaman iyi oyuncusun, kaybettiğin zaman kötü oyuncusun. Eğer bir
antrenör böyle düşünürse o gruptaki oyuncuların futbolcu olabilmesi mümkün
değil. Bir antrenör, bir oyuncuyu iyi futbolcu diye alır, maçlara hazırlar,
maçlara çıkartır. Antrenör hiçbir oyuncuyu kötü oyuncu diye almaz. Bir antrenörün
aldığı oyuncunun üzerinde durması çok önemlidir ve asli görevi budur. Maç
kazandırdığı zaman seviyorsan, maç kaybettirdiğinde de seveceksin. Çünkü sen
kötü oyuncuyu hoca olarak, eğitimci olarak mantıken oynatmazsın. Takımlar, ya
da bir başka deyişle oyuncu grupları yarışma ortamına girdikleri zaman, burada
yer alan yetenekli oyuncular kaybolabiliyor. Kaybettikleri zaman çorap söküğü
gibi arka arkaya geliyor. Hocalar, hep kazanma adına yaşını küçültmüş fiziki
olarak kuvvetli oyuncuları tercih ettiklerinden yetenekli oyuncular arka planda
kalıyor. Bunları önlemediğin zaman Türk futboluna zarar verirsin. Kısaca
sıkıntı burada eğitim verecek insanların eğitilmesinde bana göre. Bu insanları
iyi bir şekilde analiz ederek ve birtakım kademelerden geçirdikten sonra
belgelerini vermek ve onlara oyuncu teslim etmek gerekiyor. Çok zor bir şey
değil sanki?
Türkiye
Futbol Federasyonu, genç oyunculara daha çok şans veren takımları
ödüllendiriyor. Fakat bu yine de tatmin edici değil. Sizce futbolu yönetenler,
genç oyuncuların daha çok forma şansı bulması adına neler yapabilir?
Eğer Fatih Hocamın önderliğinde, bilgisinde,
doğrultusunda uygulamalar olursa birtakım şeyler gerçekleşebilir. Çünkü bu işin
uzmanı Fatih Terim’dir. Fatih Hoca bazı engelleri aştığı zaman, çok gencin önü
açılacağını düşünüyorum. Kulüp bazına bakacak olursak gençlerin kenara itilip,
yaşlı oyuncuların sahada yer almaları gerçekten üzücü bir durum. Yani insanlar
oynadıkları maçları hep yarışma olarak gördükleri için, bu durum futbolda son
demleri yaşayan oyuncuların tercih edilmesine ve futbola yeni başlamış
gençlerin es geçilmesine sebebiyet veriyor. Bana sorarsanız federasyonun bu
konuda alacağı radikal kararlar çok önemli. Bu konuda belli bir yaş ortalaması
tutturulup ya da kadroda daha çok genç oyuncu bulundurma zorunluluğu
getirilmeli ve bu kurala uymayan takımlara cezai yaptırımlar uygulanmalıdır.
Gençler nerede oynayacak? Bugün Amatör kümelere baktığımızda gençlerin dışarıda
bırakılıp, 45-50 yaşındaki adamların top oynaması gençlerin futboldan
soğumasına neden oluyor. Bunun devamında gençler kendilerini iş hayatına, okul
hayatına ve sokak hayatına atıyorlar. Bu bir mıknatıs gibidir, birbirlerini
çekerler. Teşvik olmadığı zaman gençler, futboldan uzak yollara dalarak
kayboluyor. Amatör kümede sahaya çıkan başkan, yöneticiler, idareciler,
malzemeciler görüyoruz. Bunların vesilesiyle kapasiteli genç oyuncular arka
planda kalıyor. E, nasıl gelişecek futbolumuz? Dediğim gibi iş federasyonda
bitiyor. Bunu üzerine gitmeliler.
Galatasaray
ve İstanbulspor’dan sonra Amatör bir takımda çalışmak zor olsa gerek. Bu konu
hakkında ne düşünüyorsunuz?
Galatasaray’dan ayrıldıktan sonra iki sezon
İstanbulspor’un altyapısında çalıştım. Tabi amatör olarak kendimi hiç
hazırlamamıştım. Fakat kıramayacağımız insanların çağrısıyla amatörün dünyasına
girdik. Şimdilerde bu camiaya iyi ki girmişim diyorum. Üç sene Cerrahpaşa’da
çalıştım. 2009 yılında Kocamustafapaşaspor’un başına geçtim ve hala burada
görevimi sürdürüyorum. Becerimiz, şansımız rol oynayarak Kocamustafapaşa’da
genç bir oyuncu topluluğuna sahip olduk. Amatör sahalarında bir devrim yaptık.
17 yaş ortalamasıyla 1. Amatör Lig’de şampiyon olduk ve Allah kısmet ederse
önümüzdeki sezon Süper Amatör Lig’de mücadele edeceğiz. Herkes tarafından
konuşulan, sevilen, tavsiye edilen, güzel futbol oynamaya çalışan, karakterli
güzel insanlardan oluşan bir takım oluşturduk. Asıl gayem, bu çocukları, sokak
başlarından, kötü alışkanlıklardan uzaklaştırarak spor yapmalarına, belki de bu
işten ekmek yemelerine vesile olmak.
Geçtiğimiz
günlerde bir hazırlık maçında 2.Lig ekibi Tepecikspor’u mağlup etmişsiniz.
Biraz o maçtan bahsedelim.
15 günlük bir koşu programımız vardı. Bu arada
Tepecikspor Kulübü görmek istedikleri oyuncular olduğunu belirterek maç teklifi
yaptı, biz de kabul ettik. Onlar mı denendi, biz mi denendik pek anlamadık.
Fakat genç oyunculardan oluşan takımım, Tepecikspor’a karşı maçın başından
sonuna kadar iyi bir mücadele verdi. Rakibin profesyonel liglerde mücadele
etmesi, oyuncular üzerinde bir tedirginlik yarattı. İlk dakikalarda panik
havası hakimdi. Fakat oyuncularım sonrasında oyuna ağırlığını koydular ve
gerçek futbollarını oynamaya başladılar. Armağan Turhan, takımı çok beğendiğini
ve takımın önünün açık olduğunu söyledi. Ama çıkıp da bir oyuncu isteyip, bizleri
onurlandırmıyor. Amatör oyuncu, genç oyuncu zihniyetini kaldırmadığımız sürece
Türk futbolundan hiçbir şey beklenmesin. Bu yüzden amatör oyuncular kendi
kaderlerine bırakılıyor. Genç futbolcuların önüne açmak adına projeler
üretilmeli, bu konuda Fatih Hoca’nın çalışmaları var. Kendisine inanıyoruz.
Eklemek
istediğiniz bir şey var mı?
İdmanlarımızı semtimizin tek sahasında yani Namık Sevik
Stadı’nda yapıyoruz. A-Takım olarak hafta içi her gün idman yapmaya çalışıyoruz
ancak Fatih Belediyesi bu konuda bize yardımcı olmuyor. Burada idman yapabilmek
için çok cüzi olmayan ücretler ödüyoruz. Önümüzdeki sezon A-takım dışında sekiz
kategoride liglere katılacağız, her takım için ayrı ayrı ücret ödemek kulübün
bataklığa saplanması demek. Çocukların futbol oynamasına engel oluyorlar. Bu
konuda iyileştirmeye gidebilirler. Bize yardım etmeliler çünkü burada çocuklara
spor yaptırmaya, onları kötü alışkanlıklardan uzak tutmaya çalışıyoruz.
Ahmet hocam efsanesin.futbol adina bircok seyi senden ogrendim.malesef senin gibi faydali insanlara bu piyasada hakettigi degeri vermiyolar.ellerinden operim.Erdem Ertek 1984gS altyapi..
YanıtlaSil