21 Ağustos 2016 Pazar

Bürgü Giyen Teyzelerin Maçına Geldiği Takım: Kızılcabölükspor


“Gece gündüz dokuma işi yapan insanların hayatlarına farklı bir boyut getiren Kızılcabölükspor, 2012 yılında sahneye çıkacaktı.”

Kızılcabölük, Denizli’nin Tavas ilçesine bağlı 6 bin nüfuslu bir kasaba. Aslında Denizli’nin büyükşehir olmasıyla birlikte bu şirin kasaba, mahalle statüsüne evirildi. Metropollerdeki o birbirinden uzak, samimiyetsiz havaların hüküm sürdüğü mahalle kavramını bu şirin muhitle yan yana getirmek pekala kötü bir senaryo olabilir, ama bürokrasi maalesef böyle işliyor. Kasabada (yeni adıyla mahalle) insanlar dokuma işi yaparak hayatlarını idame ediyorlar. Kasaba (yeni adıyla mahalle), dokuma tezgahlarıyla ün salan önemli sanayi merkezlerinden biri olarak anılıyor.  Dokuma sanayisi kasaba için o kadar önem arz ediyor ki 1982 yılında Mekikspor adında bir futbol kulübü kuruluyor. Mekik kelimesi, dokuma tezgahlarında iplikleri, uzunlamasına olan arışların arasından geçirmeye yarayan bir alet olarak tanımlanabilir. Kasabadaki 6 bin nüfusun ekmek teknesindeki boyutu küçük özünde büyük bu alet, ileride insanların tek çıkış noktası olacak bir futbol kulübünün ismi olur. 

1982 yılında sarı-kırmızı renklerle Mekikspor adıyla kurulan kulüp uzun yıllar Denizli Amatör Kümede mücadele etti. Kulübün tarihindeki kırılma noktası 2009 yılını işaret ediyor. Zira bir yapılanma içerisine giren kulüp üç yıl üst üste şampiyon olarak Bölgesel Amatör Lige yükseldi. Bu arada kulübün ismini sürekli olarak Mekikspor olarak andık fakat kuruluşundan biraz zaman sonra kulübün adı Kızılcabölükspor olarak değiştirildi. Bunun sebebi ise takımın kaymakamlık turnuvalarında sürekli olarak Kızılcabölük’lü gençlerden oluşması olarak söyleniyor.

2012-2013 sezonunda maçlarını Tavas İlçe Stadında oynayacak olan Kızılcabölükspor, yerel liglerin o çetrefilli yollarını geride bırakıp, yıllardır profesyonel lig hasretiyle yanıp tutuşan bölgenin ağır ağabeyleri diye adlandırılan takımlarıyla artık aynı gruptadır. Bu belki de bir kasaba takımı için gelinecek son doyum noktasıdır ancak Mekik’lerin zaferi bölgesel düzeyi de aşacaktır. Sezona beş galibiyetle başlayan sarı-kırmızılılar, altıncı hafta Muratpaşa deplasmanında ilk kez mağlubiyetle tanışır. Söz konusu mağlubiyet takımda öyle bir vurucu etki yaratmıştır ki Hasan Şermet’in öğrencileri üst üste beş galibiyet daha alır. Seriler içindeki galibiyetlerden biri zirve yarışındaki en dişli rakip olan Bodrumspor’a karşıdır. Fakat iki hafta sonra içerde Bozkaya Yeşiltepe karşısında alınan mağlubiyet hiç hesapta yoktur. Bu da nazar boncuğuna yorumlanır. Ligin ikinci yarısında galibiyet serisini yedi maça çıkaran Kızılcabölükspor, Bodrumspor’un kaybettiği kolay puanlardan sonra zirvedeki yerini sağlamlaştırır. 24. Haftada Bodrum’da oynanan ve gol sesinin çıkmadığı müsabaka ligin kırılma sekansıdır aslında. Mekikler bitime bir hafta kala Bozkaya Yeşiltepe ile 2-2 berabere kaldıkları maçın sonunda şampiyon olarak 3. Lig vizesi alır. Kulüp tarihinde ilk kez profesyonel liglere yükselir. 31 yıllık kulüp için kazanılmış geç bir başarıdır fakat kasaba, siyasi ve ekonomik yapı, sosyal çevre göz önüne alındığında Kızılcabölükspor destan yazmıştır.


2013-2014 sezonunda iskeleti bozmadan, transfer konusunda çoğunlukla kiralık oyuncuları kadrosuna katan Kızılcabölükspor, açıkçası kolay bir grupta mücadele edecektir. Grupta Doğu futbolunun can çekişen iki ekibi Bingöl ve Siirtspor vardır. İki kulüp ligin sonunu göremeden pes eder yani ligden çekilir.  Bu durum sarı-kırmızılı ekip için büyük bir şanstır zira söz konusu iki ekip bu grupta olmasa ligin sonunda düşecek takımlardan birisi mutlaka Kızılcabölükspor olacaktır. Dört yıl üst üste şampiyon olarak mevcut noktaya gelen takım, inişli-çıkışlı bir performansla ligi düşme potasının beş puan üzerinde tamamlar. Küme düşen üçüncü takım ise yine Doğu ekibi Adıyamanspor’dur. Profesyonel liglerde ayakta durabilmenin kesin koşulu olan “iyi bir tesise sahip olma” konusunda büyük çile çeken Kızılcabölükspor iç saha maçlarının bir kısmını kasabaya yaklaşık 50 km uzaklıktaki Doğan Seyfi Atlı Stadında oynar. Bazense muhite bir o kadar yakın Tavas İlçe Stadında oynar. Tavas’taki maçlar diğer stada nazaran daha fazla seyirci önünde oynanır. Takımın ve taraftarların evliya çelebiliği ise 2015’in son aylarında bitecektir.

2014-2015 sezonuna takım iskeletini bozmadan, 22 yaş ortalamasıyla giren Kızılcabölükspor'da hedef ligi üst sıralarda tamamlamaktır. Ligi sekizinci sırada tamamlayan Mekik aslında fazlasını da yapabilecek kapasiteye sahiptir. Zira play-offun üç puan gerisinde kalmalarının sebebi sezon boyunca yakalayamadıkları galibiyet serileridir aslında. Takımın beraberlik serileri (üç maç), galibiyet serileriyle aynı sayıdadır. Bu detaylar aslında çok önemli değildir, lakin Kızılcabölükspor başarılı bir sezonu geride bırakmış ve üzerine koyarak yoluna devam etmektedir.



2015-2016 sezonuna o bilindik transfer politikasıyla yola çıkan Mekik, “mütevazi takım” profilini sürdürür. Şehrin önemli futbol isimlerinden Fatih Yiğen (2014-2015 sezonunun devre arasında geldi) ve Süleyman Olgun’u transfer eden sarı-kırmızılıların asıl gayesi bu iki ismin takımdaki genç isimlere ağabeylik yapmasıdır. Zira takımın yaş ortalaması 23’tür. Sezon başladığında ligin kapalı kutu takımlarından biri olarak gösterilen Kızılcabölükspor, ilk on haftada on altı puan toplar. Takımın seyyahlığı ligin on dördüncü haftasında son bulur ve Kızılcabölük Semt Sahası sonunda açılır. İlk devrenin sonunu gördüğümüzde ise Mekik, zirvenin dört puan gerisine konuşlanır. Zirvede aynı sezon 3.lig vizesi aldıkları Tirespor, arkasında ise grubun her anlamda güç sahibi isimlerinden Erzurumspor vardır. Yirmi dördüncü haftada ilk kez liderlik koltuğuna oturan sarı-kırmızılıların zirvedeki bu serüveni yirmi sekizinci haftaya dek sürer. Kendi evinde en büyük rakibi Erzurumspor’a kaybeden Mekik’in zirve macerası meltem misali kısadır. Bu haftadan sonra inişli-çıkışlı performansları neticesinde yarışın içinde kalmaya çalışsalar da Erzurumspor zirveyi kimseye bırakmaz ve Kızılcabölükspor ligi ikinci sırada tamamlar. Kızılcabölükspor artık şansını play-offlardan deneyecektir ve rakip Düzyurtspor’dur. İlk maç Trabzon’da golsüz eşitlikle sonuçlanır. Rövanş maçında Kızılcabölük Stadı hınca hınç doludur, rakibi o küçük, şirin statta adeta boğan Mekik, 75.dakikada Emir Can Sayar’ın golüyle rakibini 1-0 mağlup eder ve finale yükselir.  Finalde rakip Zonguldak Kömürspor’dur. Artık tek doksan dakika vardır. Kasaba söz konusu başarının sarhoşluğu içindedir. Üç sezon önce amatör ligde mücadele ederken, gelinen noktada 2. Lige yükselmenin eşiğindedir. Şüphesiz bir şaşkınlık vardır takımda, yönetimde ve en çokta taraftarlarda…


Şaşkınlığın mazur görülmesi esastır haliyle. Kasabanın ileri gelen zenginlerinden birisi kazanılacak kupanın primini 1,5 milyon TL olarak belirler. Takımın bütçesi zaten primle eşdeğer düzeydedir. Maç günü gelip çattığında, kasabanın yarıya yakını maçın oynanacağı Çanakkale’ye akın eder. Finalde işler yolunda gitmez, erken yenilen penaltı golü ve ikinci çeyrek dilimde yenilen bir gol daha üzüntü verir taraftarlara. Fakat 64’te Kıvanç Salihoğlu skoru 2-1’e getirir. Geriye kalan dakikalarda rakip alanda baskı kursalar da bir türlü beraberlik sayısı gelmez ve maçı kaybederler. Taraftar sadece üzülür, bu üzüntü isyan raddesinde değildir zira taraftar da takım da kendini bilmektedir. Bu noktada olabilmek bir kasaba için büyük başarıdır, bunu bilen taraftarlarda kaçan 2. Lig trenine bir sonraki sene binilebileceğinin farkındadır. Keşke herkes onlar gibi olabilse…

Kızılcabölük’te maç haftası nasıl bir hava oluyor? Sorusunu takımın emektar taraftarlarından Hasan Çağrıcı’ya sorduk.

Hasan Çağrıcı (Kızılcabölükspor taraftarı) : Pazar günü olan bir maçın heyecanı aslında cumadan başlıyor. Denizli merkezde ve çevre ilçelerde olan memurlar, resmi görevde olanlar, cumartesi ve Pazarı tatil olan çalışanlar Cuma akşamından Kızılcabölük’e geliyorlar. Kimileri de cumartesi mesaiden sonra koşturuyorlar köye. Biz köy diyoruz Kızılcabölük’e. Hiçbir Kızılcabölük’lü bizim kasaba ya da bizim mahalle demez, hep köy deriz biz. Kahvehanelerde, berberlerde, tekstil satış dükkanlarında, bakkallarda, camii önlerinde bir muhabbet başlar. Bu hafta ne olacak? Türlü türlü hesaplar havada uçuşur, kritikler yapılır. Bir heyecanla Pazar sabahı beklenir. O gün gelip çattığında, ufak tefek gruplar halinde kahvehanelerde, çarşı meydanında toplaşmalar başlar. Sonra bu küçük gruplar maça doğru yol alır. Genç-yaşlı, çoluk çocuk hep maça geliyor. 200'e yakın kadın taraftarımız var. Bizim buralarda yaşlı kadınlar bürgü denen beyaz örtü giyerler, öyle bürgülü yaşlı teyzeler bile maça geliyor.

Başarı gelince imkanlar ve hedeflerde büyüme gösterir. Kızılcabölükspor geride bıraktığı sezonu hiçte beklenilmedik bir noktada tamamladı. Haliyle bunu gerçekleştiren takım bir sonraki sene daha fazlasını yapabilir algısını oluşturdu. Bunu sadece biz söylemiyoruz. Takımın beş yıllık antrenörü Hasan Şermet’te söylüyor. Hasan Hoca bir açıklamasında, mütevaziliğimizi her ne kadar korusak da bizden bir şeyler beklendiğinin farkındayız diyor. Sarı-kırmızılılar, Tekirdağspor’dan –belki de ligin en iyi orta sahalarından- Taygun Vurgun ve yine aynı takımdan Tayfun Sabri, Batman Petrolspor’dan Ramazan Erarslan, Gençlerbirliği A2 çıkışlı Reha Yaylı, Denizli BBSK’dan Semih Ceylan ve Bayburtspor’dan golcü oyuncu Fatih Arat gibi önemli isimleri transfer ettiler. Arzu edilen yarışta olabilmeleri için bu transferleri yapmak zorundaydılar. Bana göre de Taygun, Ramazan ve Fatih konusunda nokta atışı yaptılar. Kızılcabölükspor çok tanınan bir kulüp değil, mesela 3.lige yükseldiklerinde ya da geçen seneki başarıda ulusal düzeydeki medya Trabzon Düzyurtspor misali bir yakınlık göstermedi onlara. Bu belki de onların ayıbı, belki de kasabanın gösterdiği başarının çok medyaya taşınmaması var olan güzelliği, romantikliği bozabilirdi. Kızılcabölük’teki telaş 3 Eylül’de başlıyor. Halk sezonun başlamasını iple çekiyor. Bir askere günlerin geçmesini istiyorsan futbol sezonunu takip et, denir. Kızılcabölük’te de benzer bir durum var. İnsanları yaptıkları zorlu işe bağlayan tek umut kaynağı hafta sonu gidecekleri Kızılcabölükspor maçını düşünmek ve o gün geldiğinde stada gitmek oluyor. Kızılcabölük böyle bir yer işte, Denizli’ye deplasman yaparsanız bir gün şehre erken gidin, öğlen Kızılcabölük’e uğrayın, haftanın maçını izleyip Denizli Atatürk Stadı’na doğru yol alın. Tavsiyedir. 

19 Temmuz 2016 Salı

Devrimin Yolu Okuldan Geçiyor


Klişe denecek ama Rijkaard'ın sevenler kulübü olarak o meşhur sözünü yazımızla ilintilemeden giriş yapmak olmaz. 

18 Temmuz 2016 Pazartesi

Kaleciliğin Kitabını Yazan Adam: Haluk Kaplan


Kalecilik, futbol oyunun en nankör ve en zor görevlerinden birisi kuşkusuz. Kaleciler koskoca statlarda, binlerce kişi önünde tek başlarına, yalnızdırlar. Doksan dakika boyunca takım arkadaşlarına sırtlarını dönmeden iki direk arasında kaleyi rakip ataklardan savunmaya çalışırlar. Topun peşinde değildirler ama daima topun karşısında dururlar. Keza bu özellikleri onları sahadaki diğer on kişiden ayırmaktadır.

Yetenek Avcısı: John Ahmet


2013-2014 sezonunda İstanbul 1. Amatör Lig’de şampiyon olarak Süper Amatör Lig’e yükselen Fatih ekibi Kocamustafapaşaspor, son yıllarda altyapıda ve A-takım düzeyinde elde ettiği başarılarla dikkat çekiyor. 2009 yılına dek altyapılarda averaj takımı, A-takımın ise kısa vadeli SAL maceraları dışında bir başarısı bulunmayan Fatih ekibi, 2009-2010 yılının ikinci devresinde takımın başına eski Galatasaray altyapı antrenörü Ahmet Genç’i getirdi. Ahmet Genç’in takımın başına geçmesiyle alt yaş gruplarında istisnasız bütün liglere katılan bir takıma büründü Kocamustafapaşaspor. A-takımdaki bütün yaşlı kurtlarla yol ayrımına giden John Ahmet, bir yıla kadar alt taraftan üst tarafa oyuncu çıkarmak ve bu çıkardığı oyuncularla yola devam etmek istiyordu. Nitekim istediklerini de kısa bir sürede gerçekleştirdi kurt hoca…

Sihirli Dokunuş: İsmail Ertekin


Bir takımda işler yolunda gitmeyince yöneticilerin direk kapısını çaldığı teknik adamlar vardır. Kapısını açmaya niyetlenen bu teknik adamların yol alması muhtemel yani gitmesi olası şehirler ile farklı bir uyumu olduğu şüphe götürmez. Bahsi geçen teknik direktörlerin gittiği takımlar üzerinde sihirli dokunuşları çoğunlukla olumlu yönde olur. Bazen komadaki takıma hayat verirler, bazense ligin yosunlaşmış yani orta sıralarda mekik dokuyan o ana kadar hiçbir iddiası olmayan takımların var olan dinamiklerini harekete geçirip hedefe oynamasına (Play-Off-şampiyonluk) vesile olurlar. İsmail Ertekin, nam-ı diğer Trapattoni şu sıralarda Bandırmaspor’da otoritelere göre mucizeler yaratıyor. Fakat yaşlı kurdu yakından tanıyanlar söz konusu başarının tesadüf olmadığını çok iyi biliyorlar.

Geri Dönüş Umudu: Sadık Çiftpınar



Mahallede ağzı bozuk arkadaşlarımız vardı. Bir şeyler yapmak istedim. Okula da devam ediyordum ancak okul dışı zamanlarda orada kalırsam kötü yollara sapabilirdim. 2002’de Milli Takım’ın Dünya Kupası’nda elde ettiği başarıdan çok etkilenmiştim. Artık futbol oynamam gerektiğine karar verdim ve anneme beni bir futbol kulübüne yazdırmasını söyledim.

Hasretinle Yandı Gönlüm


20 Ocak 1989 futbolumuzun en acı tarihlerinden bir tanesi kuşkusuz. Samsunspor kafilesinin Malatya yolunda geçirdiği trafik kazasının üzerinden tam yirmi altı yıl geçti. Uzun yıllar geçmesine rağmen Samsun halkının acısı hala taze, elim kaza halen daha hafızalarda. İki yıl önce altliglerblogspot’ta “Asfaltın Kan Ağladığı Gün” başlıklı yazıyı biraz değiştirip tekrar güncel hale getirmek istedim.