18 Temmuz 2016 Pazartesi

Yetenek Avcısı: John Ahmet


2013-2014 sezonunda İstanbul 1. Amatör Lig’de şampiyon olarak Süper Amatör Lig’e yükselen Fatih ekibi Kocamustafapaşaspor, son yıllarda altyapıda ve A-takım düzeyinde elde ettiği başarılarla dikkat çekiyor. 2009 yılına dek altyapılarda averaj takımı, A-takımın ise kısa vadeli SAL maceraları dışında bir başarısı bulunmayan Fatih ekibi, 2009-2010 yılının ikinci devresinde takımın başına eski Galatasaray altyapı antrenörü Ahmet Genç’i getirdi. Ahmet Genç’in takımın başına geçmesiyle alt yaş gruplarında istisnasız bütün liglere katılan bir takıma büründü Kocamustafapaşaspor. A-takımdaki bütün yaşlı kurtlarla yol ayrımına giden John Ahmet, bir yıla kadar alt taraftan üst tarafa oyuncu çıkarmak ve bu çıkardığı oyuncularla yola devam etmek istiyordu. Nitekim istediklerini de kısa bir sürede gerçekleştirdi kurt hoca…


Galatasaray’daki altın jenerasyonun (Arda Turan, Uğur Uçar, Aydın Yılmaz, Mehmet Güven, Mülayim Erdem, Ferhat Öztorun) hocası Ahmet Genç’in, mahalli liglerde mücadele eden bir takımın başına geçmesi ve çok kısa bir süre içerisinde bir kolej takımı yaratması herhalde ilk zamanlar kimse tarafından beklenmiyordu. 2009 yılının sonlarında takımın başına geçen Ahmet Hoca, geride bıraktığımız dört buçuk yıl içerisinde altyapıda beş şampiyonluk elde etti. Bütün kategorilerde etkin hale gelen Kocamustafapaşaspor, her sezon zirve mücadelesi içerisinde yer alıyor. 2013-2014 sezonunda U-19 ve U-17 Ligi’ni ikinci, U16 ve U-15 Ligi’ni dördüncü, U-14 Ligi’ni altıncı ve U-13 Ligi’ni ise üçüncü sırada tamamlayan yeşil-sarılılar başarılı bir sezonu geride bıraktı. Altyapıdaki projenin meyvesini de geçtiğimiz sezon alan Kocamustafapaşaspor, 2013-2014 sezonunda 1. Amatör Lig’de 17 yaş ortalamasıyla şampiyonluğa ulaştı. Yazının başlarında takımın bir profesyonel takımdan farkı olmadığını söylemiştik. Öyle ki Kocamustafapaşaspor A-takımı haftanın beş günü idman yapıyor. Fatih Belediyesi el verse haftanın yedi günü idman yapacaklar fakat belediyenin fahiş düzeydeki saha kiralama ücretleri bunun önüne geçmiş durumda. John Ahmet (lakabı) geçtiğimiz sezon Paşa’nın profesyonel takımlardan farkı olmadığını söyleyip, takımı Bolu’ya 15 günlük kampa götürmüş. Yanlış anlaşılmasın amatör bir takımdan bahsediyorum. Takımın lokali de aynı şekilde üst düzey takımlara taş çıkartacak cinsten. Maziye ışık tutan fotoğraflar, kupalar, her yaş kademesine ait takım fotoğrafı, futbolcuları maça konsantre edecek birkaç yazı bulunuyor lokalde. Bunlarla sınırlı kalmayan kulübün bir de basketbol takımı var. Basketbolda da alt yaş kategorilerinde mücadele ediyorlar. Özetle, İstanbul’un Fatih ilçesine bağlı Kocamustafapaşa semtinin takımı Kocamustafapaşaspor altın yıllarını yaşıyor. Bu başarıda şüphesiz Ahmet Genç’in payı var. Dilerseniz lafı daha fazla uzatmadan Ahmet Genç Hoca’ya bırakalım. Başarılı teknik adamla Galatasaray günlerini, altın jenerasyonu, Türk futbolunu ve Kocamustafapaşaspor’u konuşmaya çalıştık.
Ahmet Hocam, futbolculuk kariyerinizden bizlere biraz bahseder misiniz?
Yedikule’de futbola başladım. Futbolu, futbol oynamayı kendi becerilerimizle, kimseden yardım almayarak öğrenmeye çalıştık. Bir takım şanssızlıklar yaşamama rağmen on altı yaşında Galatasaray’ın A-Takımında forma giymeye başladım. Genç Milli Takımda otuz altı maç oynayarak Avrupa Şampiyonasına katılan ilk grubun içerisinde yer aldım. O grubun içerisinde Feyyaz, Metin, Rıza ve Tanju da vardı ve onlarla aynı formayı terlettim.

Futbol oynadığınız dönem ile bugün arasında ne gibi farklar görüyorsunuz?
Büyük oyuncu olmak ya da iyi yerlerde oynamak gibi bir düşüncemiz o zamanlar yoktu. Günümüz oyuncuları on yaşından sonra hayal dünyalarına dalıp, teknolojinin de çok fazla ilerleyip dünya futbolunu insanların ayaklarına kadar getirdiği bir ortamda/sanal alemde futbolculuk oynuyorlar, futbolu değil. Özellikle yetenekli gençlerin şanssızlıkları, doğru düzgün insanlarla iletişim halinde olmayışı ve on yaşında futbolcu olabildiklerine inandırıcı bir ortamda bulunmaları çok sıkıntılı bir durum. Bunun devamında futbolcu hayal dünyasını genişleterek, gelişmesini inanılmaz derecede gerileterek futbolcu olmayan futbolcular çok gündeme geliyor. Bu da Türk futboluna inanılmaz derecede zarar veriyor. Amatör futbolun/mahalle futbolunun bittiği dönemde Türk futbolu son derece üzücü bir noktaya gelmiştir. Yani bizler kendi kendimizi geliştirip, yeteneklerimizi kendimiz keşfettik. Kendi kendimize futbolculuk yaşarken futbolcu olduk ama şimdi futbolcu olanlar futbolculuk yaşıyor. Tam tersi oldu. O yüzden Türk futbolu, mahalle ve arsa futbolları bittikten sonra daha eski zamanlara nazaran oyuncu çıkarmakta zorluk çekiyor. Eskiden bir mahalleden çok oyuncu çıkardı, şimdiyse çok mahalleden az oyuncu çıkıyor ya da hiç oyuncu çıkmıyor. Benim futbol oynadığım dönemde genç oyuncu yaş ortalaması 23-24’dü. Ben 16 yaşında Galatasaray A-takımında oynamaya başladım. Bunun da etkisiyle ülkemizde genç oyuncu algısı da değişmiş oldu. O dönemde genç oyuncuların önünü açmaya vesile olduk bir bakıma. Bizim zamanımızdaki oyunda bireysel yetenek biraz daha ön plandaydı. Şimdiki futbolun ise daha hızlı/hareketli oluşu, futbolcuların futbolcu olma yolunda en önemli engellerinden bir tanesi. Türk futbolcusu tembelliğe alışık olduğu için her zaman kendilerinin hazır olduklarını sanıyorlar. Bu etmenler maçlara yansıdığı zaman oyunculara performanslarında inişli çıkışlı grafikler olarak geri dönüyor.
Peki hocalık kariyeriniz nasıl başladı?
31 yaşında futbolu bıraktım. Hemen ardından Galatasaray’dan teklif aldım ve böylelikle hocalığa adım atmış oldum. Bizi Galatasaray’a tavsiye eden hocalarımızın tavsiyesi üzerine ufak yaşlarla çalışmaya başladık. Yapısal olarak çocukların ruhani durumlarını anlayan bir yapım olduğundan dolayı özellikle futbola yeni başlamış çocukların, 10-14 yaş arasındaki çok tehlikeli bir dönemeçte büyük bir görev alarak o çocukları, o geçişten kayıpsız bir şekilde atlatma görevi bana verildi. Çocuklarla çocuk olabilen, aynı şekilde gençlerle genç olabilen bir ruhani yapımız olduğundan bizi bu göreve getiren hocalarımızın direktifi doğrultusunda çalışmalarımızı sürdürdük.

Adından çok bahsedilen o altın jenerasyon öncesinde kimlerle çalışma fırsatınız oldu? 
Galatasaray’da genç takım hocalığı ve PAF takım yardımcı hocalığı yaptım. PAF takım yardımcı hocalığı dönemimde Emre Belezoğlu ve Fatih Akyel gibi isimlere kendimizden bir şeyler aktarmaya çalıştık. Ben Türkiye Ligleri’nde topa çok iyi vuran bir oyuncuydum. Belki Emre’nin topa vurmasını sağladım, belki de Fatih’in futbol mentalitesini geliştirmeye çalıştım. Hemen arkasından gelen, Türkiye’de bugün çok bahsedilen 87-88 jenerasyonunu Ahmet Kesim hocamla birlikte yarattık. Bunda Recep Yazıcı, Zafer Koç’un da payı var. Bu grubun üzerinde çok özel durarak, ilgilenerek futbolculardan Galatasaray az da olsa Türk futbolu çoğunlukta birçok oyuncunun futbol oynamasını sağladık.

Altın jenerasyondan Arda dışındaki oyuncular beklenen düzeye gelemedi. Sizce bunun nedeni neydi?
Mehmet Güven, Uğur Uçar, Ferhat Öztorun, Cafercan Aksu, Arda Turan, Aydın Yılmaz ve Mülayim Erdem gibi isimler o dönem Galatasaray’ın çok önemli bir jenerasyonuydu. Bu saydığımız isimler Okan-Fatih-Emre-Arifler’in jenerasyonu gibi Galatasaray’da önemli başarılar elde edebilirdi fakat o dönem ki kişilerin takdiri doğrultusunda bu çocukların seyrek olarak A-takıma çıkmasına kararlar verildi. 87-88 jenerasyonundaki çocuklar bugün bir arada olsaydı bir Barcelona etkisi yaratabilirdi. Bunların aralarına Hagi, Popescu, Taffarel, Okan ve Emre gibi kaliteli, karakterli isimler yerleştirerek uzun vadede başarı elde edilebilirdi ve Galatasaray Kulübü bu oyunculardan maddi olarak çok kazanç sağlayabilirdi. Ama tabi dönemin yöneticileri, o anda yıldız oyuncuların ve kendilerine göre yıldızlaşma aşamasında olduklarını düşündükleri isimleri takıma kazandırarak altın jenerasyona büyük zarar verdiler. Bir başka cepheden bakacak olursak, futbolumuzda oyuncuları yıldızlaştığı zaman sahiplenen bir zihniyet var. Önemli olan mutfakta yemeğin nasıl piştiğidir. Piştikten sonra yemek iyi hoş ancak mutfaktaki yemeği nasıl pişiriyor bence onu sormak lazım. İşte son zamanlarda tüm takımlara bakıyoruz. Takımlar, oyuncuları yıldızlaşmaya yakın sahip çıkıyorlar, yıldızlaşmadan onlara inanmıyorlar. Altyapı ile üst tarafın koordineli bir şekilde çalışmayıp, yardımlaşmadığı için ya da samimi olmadıkları için oyuncular yıldızlaştıkları zaman ‘ben biliyorum’ demek çok kolay. Fatih Terim Hocam, 96 senesinde takıma geldiği sene biz bu durum hakkında çok fikir alışverişi yapardık. Kendisi bize çok inanırdı ve bu inanç doğrultusunda yönlendirdiğimiz oyuncular oldu. Nitekim yönlendirdiğimiz oyuncular konusunda da çok haklı çıktık ve Türk futboluna önemli kardeşlerimizi kazandırdık. Hocamızın bize inancı ve bizim ona inanmamız, Türk futboluna çok oyuncu kazandırmamıza neden oldu. Günümüzde menajerlik sisteminin ortaya çıkması aslında futbolumuza çok zarar verdi. Kaliteli yetenekli ve maalesef bir şeyi olmayan çocuklar kayboldu ve kalitesiz, yeteneksiz ve iyi şeyleri olan çocuklar piyasa yapmaya başladı. Bizim zamanımızda kaliteli, yetenekli oyuncular kendi başarılarıyla bir yerlere gelmeye çalışıyordu. Fakat durum şimdi böyle değil. Eskiden bir Bayram Tutumlu vardı, şimdi bakıyorsunuz herkesin menajeri var. 10 yaşındaki çocuğun bile menajeri var.  Biz bunca zamandır bir sol bek yetiştiremedik. A-Milli takımda sağ ayaklı oyuncuyu sol bek oynattık. Bu oynatanın, o andaki milli takım sorumluların hatası değil bu, altyapıların hatası bana göre. Bizim jenerasyonda 12-14 oyuncu Milli Takımda oynadı, Fenerbahçe’den oyuncu yoktu. O zamanlar Fenerbahçe’nin esamesi bile okunmuyordu. Şimdi ise tam tersi oldu. Bunun nedenlerini sanırım söylemeye gerek yok.
Galatasaray’ın altyapısının son halini nasıl buluyorsunuz?
Galatasaray’dan ayrıldığımız dönemden bu yana bir tek Semih Kaya, A-takımda forma giyiyor. Semih’in de zaten altyapısını herkes biliyor, takımın öz kaynaklarından maalesef değil.  O dönem gerçekten daha ileri kalibrede oyunculara sahipti Galatasaray altyapısı ama maalesef kaybettiler. Tabi o dönem sportif direktörlüğe getirilen kişinin, takıma, öz kaynaklarına, alt yapısına büyük zarar verdiğini sanırım söylememe gerek yok. Şimdiki alt yapının sonucu da aslında buradaki sorunlardan kaynaklanıyor. Şimdilerde bir tek U-13 takımından bahsediliyor. U-13 grubu üzerinde çok özel durulduğunu biliyorum. Bizim zamanımızda çok özel oyuncular vardı. Çünkü biz bunu ispatladık. Çocuklar 16-17 yaşında GS A-Takımı’nda formayı giydiler. Fakat devamı gelmiyor. Neden gelmiyor? Kulüp, menajer ve futbolcu ilişkisinden doğan rant ve ekonomik kazanç, bu oyuncuların iyi yerlere gelmesini engelledi. Bugün Uğur, Ferhat, Mülayim ve Cafercan’ın Galatasaray’ın mevcut kadrosunda ya da daha iyi bir yerde bulunması gerekiyordu. Çocuklardan ekonomik yönden kazanç sağlamayacağını düşünen dönemin yetkili kişileri maalesef bu oyuncuların önünü kapadılar. Oysa ki bu oyuncular Galatasaray’ın temelini sağlayacak, öz ve öz insanlardı. Bu çocuklardan zarar gelmez. Zarar gelmeyecek oyuncularla çalışmak yerine gidip takıma zarar verecek oyuncularla takımı zarara uğratacak ve çöküşünü sağlayacak olan menajer, yetkili kişiler tabi ki Galatasaray’ın geleceğini düşünmeyeceklerdi. Çünkü hep bir rant peşindeydiler. Bizim çocuklarımızın önlerine boş mukavele konulsa imzalayacak hatta beş kuruş talep etmeden oynayacak karaktere sahiptiler. İçlerinde o derece Galatasaray sevgisi vardı yani siz anlayın.

Arda Turan’ı keşfeden kişisiniz. Arda’yı bir de sizin gözünüzden tanıyalım.
Arda Turan seçmelere ilk geldiği zamanlar bir takım şanssızlıkları olmuştu ancak biz kendisini tesadüf sonucu keşfettik. Arda’yı ekstradan seçilenler arasına aldığımızda o da bu şansı iyi kullanıp seçilme hakkı kazandı. Arda Turan seçmelere geldiği zaman farklı bir oyuncu olduğunu zaten yetenekleri ile gösterdiğinde herkes tarafından beğeni kazanmış ve altyapıya seçilmişti. O zamanlar çok iyi bir jenerasyona, iyi bir gruba denk gelmesi Arda’nın büyük bir şansı oldu. Futbol başlangıcını, yani buralara gelme başlangıcını tamamen kendi hak ederek, kendi yetenekleriyle kazandı. Dört sene gibi bir beraberliğimiz oldu, ki çok önemli bir yaş grubunda oluşundan bahsediyorum. O yaş gruplarının futbolcu için önemli bir yaş grubu olduğu, karakteristik özelliklerinin ön plana çıktığı, yeteneklerinin değişebileceği zamana denk gelişi ve de artı onun iyi bir gruba denk gelmesi Arda’nın buralara gelmesinin en büyük etkenlerinden bir tanesi oldu. Biz de buralarda doğru tespitlerle, iyi eğitimlerle futbolunu geliştirmeye çalıştık ama en başta kendi çok çalışarak buralara gelmeyi başardı. Arda ile inanılmaz derecede bir birlikteliğimiz oldu. Biz onlara çok farklı yönlerden eğitimler verdik. Özellikle karakteristik özelliklerini ön planda tutmasını, karakterli oyuncu olmasını, bu özelliklerin futbolcu olduktan sonra kendisine yardım etmesini, ailesine ve arkadaşlarına hep düşkün olması gerektiğini, motivasyonunu konsantre ederek kısaca kendisine kişilik ve karakter kazandırmaya çalıştık, bunda da başarılı olduk. Neticede insanlar Arda Turan’ı uzak görebilir, ben de uzak görüyorum Arda’yı. Ancak mutlaka ve mutlaka bir yerlerde anıları vardır ve o anılarını unutması mümkün değil. Arda ile bir abi-kardeş, hoca-arkadaş ilişkimiz oldu onlarla hep dostane şekilde ilgilendik. Futbolcunun kendisine eğitim veren hocalarını, antrenörlerini sevmesini sağladık. Zaten futbolcunun gelişimi burada çok önemli bir nokta. O noktaya ulaşabilmek herkesin harcı değil. Futbolcuyu sevmek, futbolcunun hocasını sevmesini sağlamak hakikaten bir sporcu için çok önemli bir faktör. Biz bunu sağladık ve Arda’nın buralara gelmesine vesile olduk. Arda, Cafercan Aksu, Zafer Şakar, Uğur Uçar, Aydın Yılmaz, Mülayim Erdem, Mehmet Güven gibi bir jenerasyon da bana denk geldi. Ben de oyuncularımın oynadıkları futboldan büyük bir haz alıyordum ve inanılmaz şeyler yaptılar, Türkiye Şampiyonu oldular, Avrupa’da davet edildiğimiz yerlerde namağlup şampiyonluklar elde ettik, Fransa’da üçüncü olduk. Oyuncuların Avrupa’daki takımlarla oynayarak tecrübe kazanması, bizim de ufak katkılarımızla Arda bazında, Arda’nın bu noktalara gelmesinde katkısı, faydası oldu. Arda’nın geriye dönüp baktığında unutamayacağı noktalar var. Tahmin ediyorum unutamayacağı kısımlarda benim de rolüm var. Bunu her zaman her yerde de söyler. Adımızdan bahseder, onun sevgisi ve saygısı farklıdır.
Galatasaray’dan neden ayrıldınız?
Tamamen zamanında altyapıya bakan kişilerin takdiri aslında. Her dönem değişimlerin olabileceği bizlere söyleniyordu. Lakin o dönemde bize denk geldi. Galatasaray’da sekiz sene çalıştıktan sonra yapılacak değişimlerin takıma fayda göstereceğini umarak takımdan ayrılmak zorunda kaldık. İnsanlar farklı düşünebilirler, anlatacak da aslında çok konu da var ama o da bizde kalsın. Galatasaray’da sekiz sene çalışmakta benim için onur vericiydi. Biz çalıştığımız dönemde bu işi becerdik. Fakat GS altyapısının şu anki hali bizleri çok üzüyor.

Ülkemizde oyuncular altyapı eğitimini tamamladıktan sonra 19-21 yaş arası dönemde üst tarafta forma bulamayıp, kaybolup gidiyorlar. Bu geçiş dönemi bence çok önemli, sizin bu konu hakkında düşünceleriniz, önerileriniz neler?
Bir kere futbolcu, iyi futbolcu, yetenekli futbolcu ya da yaratıcı futbolcu olabilir. Burada önemli olan o oyuncunun başındaki kişinin, o oyuncunun iyi bir oyuncu olabilmesine inanmasıdır. Günümüzde maalesef maç kazandığın zaman iyi oyuncusun, kaybettiğin zaman kötü oyuncusun. Eğer bir antrenör böyle düşünürse o gruptaki oyuncuların futbolcu olabilmesi mümkün değil. Bir antrenör, bir oyuncuyu iyi futbolcu diye alır, maçlara hazırlar, maçlara çıkartır. Antrenör hiçbir oyuncuyu kötü oyuncu diye almaz. Bir antrenörün aldığı oyuncunun üzerinde durması çok önemlidir ve asli görevi budur. Maç kazandırdığı zaman seviyorsan, maç kaybettirdiğinde de seveceksin. Çünkü sen kötü oyuncuyu hoca olarak, eğitimci olarak mantıken oynatmazsın. Takımlar, ya da bir başka deyişle oyuncu grupları yarışma ortamına girdikleri zaman, burada yer alan yetenekli oyuncular kaybolabiliyor. Kaybettikleri zaman çorap söküğü gibi arka arkaya geliyor. Hocalar, hep kazanma adına yaşını küçültmüş fiziki olarak kuvvetli oyuncuları tercih ettiklerinden yetenekli oyuncular arka planda kalıyor. Bunları önlemediğin zaman Türk futboluna zarar verirsin. Kısaca sıkıntı burada eğitim verecek insanların eğitilmesinde bana göre. Bu insanları iyi bir şekilde analiz ederek ve birtakım kademelerden geçirdikten sonra belgelerini vermek ve onlara oyuncu teslim etmek gerekiyor. Çok zor bir şey değil sanki?

Türkiye Futbol Federasyonu, genç oyunculara daha çok şans veren takımları ödüllendiriyor. Fakat bu yine de tatmin edici değil. Sizce futbolu yönetenler, genç oyuncuların daha çok forma şansı bulması adına neler yapabilir?
Eğer Fatih Hocamın önderliğinde, bilgisinde, doğrultusunda uygulamalar olursa birtakım şeyler gerçekleşebilir. Çünkü bu işin uzmanı Fatih Terim’dir. Fatih Hoca bazı engelleri aştığı zaman, çok gencin önü açılacağını düşünüyorum. Kulüp bazına bakacak olursak gençlerin kenara itilip, yaşlı oyuncuların sahada yer almaları gerçekten üzücü bir durum. Yani insanlar oynadıkları maçları hep yarışma olarak gördükleri için, bu durum futbolda son demleri yaşayan oyuncuların tercih edilmesine ve futbola yeni başlamış gençlerin es geçilmesine sebebiyet veriyor. Bana sorarsanız federasyonun bu konuda alacağı radikal kararlar çok önemli. Bu konuda belli bir yaş ortalaması tutturulup ya da kadroda daha çok genç oyuncu bulundurma zorunluluğu getirilmeli ve bu kurala uymayan takımlara cezai yaptırımlar uygulanmalıdır. Gençler nerede oynayacak? Bugün Amatör kümelere baktığımızda gençlerin dışarıda bırakılıp, 45-50 yaşındaki adamların top oynaması gençlerin futboldan soğumasına neden oluyor. Bunun devamında gençler kendilerini iş hayatına, okul hayatına ve sokak hayatına atıyorlar. Bu bir mıknatıs gibidir, birbirlerini çekerler. Teşvik olmadığı zaman gençler, futboldan uzak yollara dalarak kayboluyor. Amatör kümede sahaya çıkan başkan, yöneticiler, idareciler, malzemeciler görüyoruz. Bunların vesilesiyle kapasiteli genç oyuncular arka planda kalıyor. E, nasıl gelişecek futbolumuz? Dediğim gibi iş federasyonda bitiyor. Bunu üzerine gitmeliler.

Galatasaray ve İstanbulspor’dan sonra Amatör bir takımda çalışmak zor olsa gerek. Bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?
Galatasaray’dan ayrıldıktan sonra iki sezon İstanbulspor’un altyapısında çalıştım. Tabi amatör olarak kendimi hiç hazırlamamıştım. Fakat kıramayacağımız insanların çağrısıyla amatörün dünyasına girdik. Şimdilerde bu camiaya iyi ki girmişim diyorum. Üç sene Cerrahpaşa’da çalıştım. 2009 yılında Kocamustafapaşaspor’un başına geçtim ve hala burada görevimi sürdürüyorum. Becerimiz, şansımız rol oynayarak Kocamustafapaşa’da genç bir oyuncu topluluğuna sahip olduk. Amatör sahalarında bir devrim yaptık. 17 yaş ortalamasıyla 1. Amatör Lig’de şampiyon olduk ve Allah kısmet ederse önümüzdeki sezon Süper Amatör Lig’de mücadele edeceğiz. Herkes tarafından konuşulan, sevilen, tavsiye edilen, güzel futbol oynamaya çalışan, karakterli güzel insanlardan oluşan bir takım oluşturduk. Asıl gayem, bu çocukları, sokak başlarından, kötü alışkanlıklardan uzaklaştırarak spor yapmalarına, belki de bu işten ekmek yemelerine vesile olmak.

Geçtiğimiz günlerde bir hazırlık maçında 2.Lig ekibi Tepecikspor’u mağlup etmişsiniz. Biraz o maçtan bahsedelim.
15 günlük bir koşu programımız vardı. Bu arada Tepecikspor Kulübü görmek istedikleri oyuncular olduğunu belirterek maç teklifi yaptı, biz de kabul ettik. Onlar mı denendi, biz mi denendik pek anlamadık. Fakat genç oyunculardan oluşan takımım, Tepecikspor’a karşı maçın başından sonuna kadar iyi bir mücadele verdi. Rakibin profesyonel liglerde mücadele etmesi, oyuncular üzerinde bir tedirginlik yarattı. İlk dakikalarda panik havası hakimdi. Fakat oyuncularım sonrasında oyuna ağırlığını koydular ve gerçek futbollarını oynamaya başladılar. Armağan Turhan, takımı çok beğendiğini ve takımın önünün açık olduğunu söyledi. Ama çıkıp da bir oyuncu isteyip, bizleri onurlandırmıyor. Amatör oyuncu, genç oyuncu zihniyetini kaldırmadığımız sürece Türk futbolundan hiçbir şey beklenmesin. Bu yüzden amatör oyuncular kendi kaderlerine bırakılıyor. Genç futbolcuların önüne açmak adına projeler üretilmeli, bu konuda Fatih Hoca’nın çalışmaları var. Kendisine inanıyoruz.
Eklemek istediğiniz bir şey var mı?

İdmanlarımızı semtimizin tek sahasında yani Namık Sevik Stadı’nda yapıyoruz. A-Takım olarak hafta içi her gün idman yapmaya çalışıyoruz ancak Fatih Belediyesi bu konuda bize yardımcı olmuyor. Burada idman yapabilmek için çok cüzi olmayan ücretler ödüyoruz. Önümüzdeki sezon A-takım dışında sekiz kategoride liglere katılacağız, her takım için ayrı ayrı ücret ödemek kulübün bataklığa saplanması demek. Çocukların futbol oynamasına engel oluyorlar. Bu konuda iyileştirmeye gidebilirler. Bize yardım etmeliler çünkü burada çocuklara spor yaptırmaya, onları kötü alışkanlıklardan uzak tutmaya çalışıyoruz.

1 yorum:

  1. Ahmet hocam efsanesin.futbol adina bircok seyi senden ogrendim.malesef senin gibi faydali insanlara bu piyasada hakettigi degeri vermiyolar.ellerinden operim.Erdem Ertek 1984gS altyapi..

    YanıtlaSil